MEÇHUL ZAMAN
- Gidiyormuşsun. Niye gitmedin?
- Ayşegül sen bana artık hiçbir şeyle ilgili
hiçbir hesap soramazsın. Tamam mı?
- Sorarım, istediğimi sorarım sana.
-
Tabi sorarsın. Çünkü sen sadece sorularla
ilgileniyorsun, cevaplarla değil.
-
Ne oldu? İncinen gururunu bir balıkçı
kasabasında mı onarmaya karar verdin? Denize bakıp da, uzaklara bakmayı da
ihmal etme. Bir de pardesü giyersin. Kuyruğu havalanır filan. Tam senlik.
-
Her neyse ben bunları dinlemeyeceğim.
-
Tamam tamam! Dinlemeyeceksin, dinlemeyeceksin
merak etme. Ben bir şey söyleyeceğim sana. Sen gitme, kal burada. Takıl.
Hayatını yaşa çünkü ben gidiyorum. Taşınıyorum Çınar’la
-
Mail
adresini vermeyi unutma. Daha düğün hediyesi gönderemedim size. Sen ne dedin?
Ne yapacaksın sen Çınar’la?
-
Taşınıyorum.
-
Nereye?
-
Cehennemin dibine!
-
Ayşegül çok iyi seçim. Benim orada tanıdıklarım
var. İsminizi vereyim, ilgilensinler sizinle. Bayılacaksın!
-
Gerizekalı!
-
Ne oldu Ayşegül hanım? Çıkıp gelip ağzınızın
tadını mı kaçırdık?
-
Sorun çıkıp gelmiş olman değil. Bir gün çıkıp
gidecek olman ve benim bunu asla bilmemem. Bak bu ayrıntıyı sakın unutma. Bu
durumda olmamızın tek suçlusu sensin. Ayrıca seni aldatmışım gibi davranıyorsun
ya, ben bundan nefret ediyorum.
-
Aldatmadın mı?
-
Öldürürüm seni! Ben neyi, kimi aldattım?
-
Ayşegül belki sen beni aldatmadın ama sen bizi
aldattın be… bizi aldattın be… bizi aldattın be…
-
Ölmüştün… ölmüştün
-
Sende ölseydinnn!!!
-
Denedim… denedim olmadı!
-
Ne bakıyorsun lan!? Daha önce birbirinden nefret
eden iki insan görmedin mi? Yürü!
-
Tamam, olan oldu. Neyse, özetle ben gidiyorum.
Sen kal burada hayatını yaşa.
-
Başka ne yapacaktım ki Ayşegül? Başka ne
yapacaktım? Ömrüm boyunca senin peşinden gözyaşları mı dökecektim, ne
yapacaktım?
-
Ne yaparsan yap. Yeter ki beni rahat bırak.
-
Merak etme evli kadınlar benim tipim değil.
-
Allah belanı versin!
-
Amin, cümlemize.
-
Kapa çeneni be!
-
Ulan iki sene be! İki sene! İnsan bir sorar be!
Neredeydin, nasıl yaşadın? Bir sorar be!
-
Yaşadın. Yaşadın be. İşte orada konu benim için
bitti. Yaşadın be!
POYRAZ KARAYEL adlı dizinin 65. bölümden
alıntıdır.
Gidenler, gitmek için yol arayanlar… Kendine
fazla güven duyup uzaklaşanlar… Her yerde mutluluğu arayanlar… Her kötü anı
hatırlayıp hafızasının en derin köşesine kazıyanlar…
Tüm insanlığın inandığı mutlak değerler vardı. En azından bir zamanlar o değerlerimiz vardı.
Birbirimize gösterdiğimiz bir sabır vardı. Bu sabır sevgiden sonra geliyordu her zaman. Çünkü sevmediğin bir insana sabır göstermezsin. Ne zamandır ki sabır tükendi sıra sevgiye geldi
Tüm insanlığın inandığı mutlak değerler vardı. En azından bir zamanlar o değerlerimiz vardı.
Birbirimize gösterdiğimiz bir sabır vardı. Bu sabır sevgiden sonra geliyordu her zaman. Çünkü sevmediğin bir insana sabır göstermezsin. Ne zamandır ki sabır tükendi sıra sevgiye geldi
Sevgi tükenmeye başlayınca nefret de
başlıyor. Kendini haklı bulmak… sürekli nedenler aramak…
Bunlar oldukça heba oluyor aşk. Tek taraflı düşününce genelde bir şey gözükmüyor, görmezden geliniyor…
Bunlar oldukça heba oluyor aşk. Tek taraflı düşününce genelde bir şey gözükmüyor, görmezden geliniyor…
Sürekli yargılanılıyor birileri. Zaten
ölmüş birini idam cezasına çarpmak gibi bir şey bu. Onu ipten almak da birinin
ellerinde meydanda sallandırmakta.
Kimsenin bilmediği bir okyanusta, bir
kayığın içinde seni arayan birileri olduğunu görmek için, fırtınanın kayığı
batırmasını beklemek çok saçma değil mi?
Mecnun Çınar Leyla’nın mezarı başında şunları söyler:
‘’Senden sonra çok değiştim ben Leyla. O kadar değiştim ki herhalde beni tanıyamazsın görsen. Ben, seven herkesi kırıyorum, dinlemiyorum bile. Umursamıyorum söylediklerini. Bomboş yaşıyorum. Ne söylediğimin farkındayım, ne de insanların ne söylediklerinin. Niye böyle biliyor musun? Çünkü sen kafamın içindesin. Leyla, senin fikrin kafamın içinde bir hayalet gibi. Ve ben o hayaletle uyuyorum her gece. Ne olur artık izin ver bana. Ne olur yaşamama izin ver. Tekrar birilerini sevmeme izin ver. Ölemem ben. Öldüremem kendimi Leyla. Babamı yalnız bırakamam. Yanına gelemem Leyla. Çok uğraştım seni geri getirmek için, ama yapamadım. Ne olur izin ver bana. Biraz mutlu olmak istiyorum sadece, o kadar. Sen yanımda ol benim, kal, ama ne olur bana izin ver. üçümüz birden sevilemez miyiz?
Mecnun Çınar Leyla’nın mezarı başında şunları söyler:
‘’Senden sonra çok değiştim ben Leyla. O kadar değiştim ki herhalde beni tanıyamazsın görsen. Ben, seven herkesi kırıyorum, dinlemiyorum bile. Umursamıyorum söylediklerini. Bomboş yaşıyorum. Ne söylediğimin farkındayım, ne de insanların ne söylediklerinin. Niye böyle biliyor musun? Çünkü sen kafamın içindesin. Leyla, senin fikrin kafamın içinde bir hayalet gibi. Ve ben o hayaletle uyuyorum her gece. Ne olur artık izin ver bana. Ne olur yaşamama izin ver. Tekrar birilerini sevmeme izin ver. Ölemem ben. Öldüremem kendimi Leyla. Babamı yalnız bırakamam. Yanına gelemem Leyla. Çok uğraştım seni geri getirmek için, ama yapamadım. Ne olur izin ver bana. Biraz mutlu olmak istiyorum sadece, o kadar. Sen yanımda ol benim, kal, ama ne olur bana izin ver. üçümüz birden sevilemez miyiz?
LEYLA İLE MECNUN adlı dizinin 47.
bölümünden alıntıdır.
Gidenler diyoruz hep. Biraz iç sıkıyor ama
konuşmakta fayda var. Birileri için vakit bulmak değerli kılar her şeyi. Zaten sizi
seven biri varsa her zaman meşguliyetini bir parçası olursunuz. Ancak zamana
dikkat etmek gerekir. Çünkü zaman öyle belirsiz bir şeydir ki nerede, ne zaman,
neyi ortaya çıkaracağı belli olmaz. Gecikmemek gerektiğini hatırlatır her
durumda zaman. Çünkü her şeyin çaresi vardır, ancak iki şeyin çaresi yoktur.
Bunlardan biri ölüm, diğeri ise zamana yenik düşen bir insanın kalp ağrısı.
Kendinizle yüzleştiğimiz zaman bazı
şeylerin farkına varıyoruz. Bazı hakikatler ancak kendimizle yüzleştiğimiz
zaman gün yüzüne çıkıyor. O zaman doğruyu yanlıştan ayırt edebiliyoruz. Kendi
başınıza musallat olmaya başladığınız vakit, kendi kendinize veya başkalarına
nasıl zarar verdiğinizi anlıyorsunuz. Bu zarar ileriye dönük olarak ele
alındığı zaman insana kafayı yedirtecek pişmanlıklara sebep olabilir.
Elinizde bir şans varsa mutlaka
değerlendirin. Çünkü zamanın sizi ne hallere getireceğini asla tahmin
edemezsiniz. Zaman denilen bu illet gündüzleri hatırlatmaz kendisini. Ne zaman
ki akşam vakti geldiğinde, odada yalnız başına kaldığınızda, kulaklığı takıp
rastgele bir şarkı açalım deyip ekrana dokunduğunuzda, bir anlığına dalarsınız
ya, işte o zaman gelir aklınıza. İşte o anda akla gelen içten bir sarılma, tene
dokunan bir öpücük, akla kazınan bir bakış, akıldan çıkmayan bir silüet… Bunlar
gözyaşı olur akar.
Bunları önlemek için imkanlarınızı mutlaka
kullanın. Bu bir tavsiye değil yapmanız gereken en mantıklı harekettir. Kalp
gözü beynin önüne, her durumda geçer. Bu unutulmamalı!
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen saygılı bir şekilde yorum yapın, moralim bozulabilir yoksa