BIKTIK !

 Toplumsal olarak insanların çoğu şeye karşı umutları tükenmiş durumda. Gelecek kaygısı çeken gençler, ekonomik sıkıntılardan harap oluş haneler, traktörüne el koyular çiftçiler ve daha niceleri en zor zamanlarını yaşıyor. Bunca kötü durumun içerisinde insanlar normal hayatlarını unuttu. Ve süreç ilerledikçe bu haller alışılagelmişçesine normalleşti. Kaçacak yeri kalmayanlar, kafasını toplamayanlar kendinden vazgeçmiş durumda.

Burada çok detaylı konuşabilmek isterdim ama hükümetin yıldırıcı politikalarından dolayı, ‘’halkı kin ve düşmanlığa sevk etme suçu’’ kapsamında hakkım olan ‘’ifade özgürlüğü’’ ‘nü tam olarak icra edemiyorum. Bu kesinlikle cesaretsizlik olarak düşünülmemeli. Sadece belirli bir süreliğine fikirlerimin sadece düşük bir kısmını anlatabiliyorum. Dönemsel olarak bakıldığında çok kısa bir süre sayılabilecek bir zamanda bu sorunların aşılacağına, haklarımızı yeniden kazanacağımıza inanmak istiyorum.

İnsanların evlerine doğru düzgün gıda sokamadığı bir dönemde yaşamak oldukça üzücü. Bunun en net örneğini pazarlara çıkan insanların alışveriş çantalarından ve süper marketlerdeki reyonların önlerinde kara kara düşünen insanlarda görebiliriz.

Ben şahsen kısa bir süreliğine pazarda çalışarak bunu çok net gördüm. İnsanlar pazarlarda çok sıkı pazarlıklara girişiyorlar. Üreten ve satanın da durumu pek farklı olmadığından bu pazarlıklar çoğu zaman karşılıksız kalıyor. Ülkemin insanlarının bir kilo domates için dakikalarca dil dökmesi oldukça üzücü derken marketlerde taneyle satılan domatesleri görmek…

Hakkını aramanın bedelinin bu kadar büyük olduğu bir ülkede yaşamak, insanın bu ülkeye dair umutlarının giderek azalması için yeterli sebeplerden biri oldu. Protesto hakkını kullandığı için 47 gün hapse atılan öğrenciden, polis şiddetine maruz kalandan, kongrelere tıklım tıklım koşuşturanlara uygulanmayan yaptırımların garibana uygulanmasından, esnafın sorunlarına çözüm bulunulamamasından, 128 milyar doların nerede olduğunun bilinilmemesinden (bu sayı gözünüze küçük gelmesin 128 milyar doları 83 milyona bölersek kişi başına 1542 dolar düşüyor ve bu da şuan ki kur hesabıyla 12.561 lira demek) , her gün artan kadın cinayetlerinden, adaletin sadece isim olarak binalara yazılmasından ve çoğunlukla Twitter’daki hastagelerden sağlanmasından , yükseklerde dayıları olanların torpille her makama gelirken atama bekleyen öğretmenlerin çaresiz hallerinden, adam kayırmanın hat safada olmasından, üretimin önüne engeller koyulmasından, dövizden ve enflasyondan dolayı Kemal Sunal’ın filmindeki cama ekmek banarcasına sadece ürün tanıtımlarını izlemekle yetinmekten,  kısacası bu ülkenin klasik sorunlarından bıktım, bıktık.

Gençler sadece biraz ümit istiyor. İnsan gibi yaşayabilmek, emeklerinin karşılığını görebilmek istiyor. Fakat yaşadıkları toplumda gerek ahlak yapısı gerek sosyal düzen olsun asla istedikleri sonuçlarla karşılaşamıyorlar. Böylelikle de beyin göçü başlıyor. Kesinliği olmamakla beraber gençlerde yurtdışına çıkmak isteyenlerin oranı %76. İnsanlar yurtdışında daha iyi bir hayat yaşayacaklarını o kadar iyi biliyor ki, memleketlerini terk etmek için fırsat kolluyorlar.

Elbet bu zamanlar da geçecek ama görmeye ömrümüz yeter mi bilinmez. Yarınlara umut olacak şeyler söylemek isterdim ama maalesef elimden gelmiyor bu şartlar altında.

Favori ülkesel sorunumu sorarsanız ise akıbeti bilinmeyen 128 milyar dolar. J

Paralel evrende olsam keyif çayı içerdim fakat şuan sadece soğuk su içiyorum.

YAZIMI OKUDUKTAN SONRA TAVSİYE ETTİĞİM ŞARKIYI DİNLEMEK İÇİN RESİME TIKLAYABİLİRSİNİZ. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Direnç ve Mecburiyetler: İçsel Mücadelenin Gölgesinde

Dokuma Vicdan - ŞİİR

BİLİNMEYEN CENNET: TURNALI