ÜSTİNSAN

 

Hayatın anlamsızlığından, nihilizm tehlikesinden kurtulmanın yolu Friedrich Nietszche’ye göre insanın kendisini Üstinsan’a dönüştürmesidir. Gelin hep beraber Üstinsan kavramını inceleyelim.

Üstinsan, çevresinin ona dayattığı zorunlamalara , kısıtlamalara veya özgürlük alanını yok sayan, kademeli olarak veya doğrudan kısıtlayan herhangi bir şeye boyun eğmeyen insandır. Karakter itibariyle her zaman egemen olmayı amaçlayan kişilerdir. Diğer insanların yarattıkları değerleri kabul etmek yerine kendi değerlerini yaratırlar.  Kendi değerlerini kutsalı sayarlar. Kutsalı saydıkları ideallere ne pahası olursa olsun ulaşmayı hedeflerler. Üstinsan, özgüvenli bağımsız ve özgür bir insandır. Fakat bu idealler uğrunda bencil acımasız ve tehlikeli de olabilmektedir.

Nietszche, bir insanın Üstinsan’a ulaşması için acıya olan bakış açısını da değiştirmesi gerektiğini belirtir. Acıdan kaçmak yerine acıyı kucaklamak hatta acıyı tüm çıplaklığıyla hissetmek gerektiğini de belirtir. Çünkü ona göre acı çekmek insanı geliştiren, yücelten bir durumdur.

(v1) Ünlü Alman filozof Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin görüşlerine ben de katılıyorum, ama bir farkla. Bence de acı çekmek insanı geliştiren ve olgunlaştıran bir durumdur fakat gereğinden fazla acı çekmek bu yükü kaldıramayacak insanların sonunu getirebilir. Mesela psikolojik olarak yıkımlara uğrayan bir insan hayatın olağan akışında meydana gelen yıkımlar neticesinde bu yükten kurtulmak için çare bulamayıp hayatına son verebilir. Bu her ne kadar acizlik olsa da (kişisel düşüncem) bazı insanların psikoloji kotasını doldurduğu ve içinden çıkılamaz bir durum haline geldiği için bir çare gibi gözükebilir. Ama genel düşünceme bakıldığında intihar her ne olursa olsun basitlik ve acizliktir.

Acı çekmenin insanı geliştiren bir durum olduğunu belirten Nietzsche, acı çekmeyi hafifleten, uyuşturan etmenlerden uzak durması gerektiğini belirtir. Kendisi bu duruma örnek olarak alkolü gösterir. Fakat diğer uyuşturucu maddeleri de bu sınıfa ekleyebiliriz. Alman filozofa göre bu maddeler çekilen acının etkisini (kısa süreliğine de olsa) düşürür. Ancak bu bağlamda acı karşısında hissizleşmek iyi bir şey değildir.

Nietszche’ye göre acı karşısındaki en büyük engel dinlerdir. Çevresindeki dinden insanları gözlemleyen Nietszche, bu insanların bir nevi kişisel acılarından kaçmak, baskılayabilmek veya bu acıların üstesinden gelebileceklerini düşündükleri için dine sarıldıklarını gözlemler.

“Tanrı öldü”

Bu insanların acı çektiklerinden kendilerine kattıkları kazanımlardan mahrum kaldıklarını düşünür.

Elbette ki Nietszche’nin bu Üstinsan konsepti ciddi eleştirilere maruz kalır. Bu eleştiriler karşısında Nietszche şu sözleri söyler:

“İddia ederim ki benim Üstinsan dediğime siz şeytan diyeceksiniz.”

Bu sözün söylenmesindeki nedenlerden biri de Üstinsan konseptinin faşist ideojilere ilham verdiği düşüncesidir. Özellikle Nazi Almanyası’nda Adolf Hitler’in felsefesinde Üstinsan konseptine benzer bir yapı olduğu iddia edilir. Üstün Alman ırkı yaratmak veya Yahudi halkını ortadan kaldırmak gibi amaçlara sahip olan Nazi Almanya’sı, tıpkı bir Üstinsan misali ideallerine ulaşmak için son derece cüretkar hamlelerde bulunmuştur.

Üstinsan’ın ideallerine ulaşmak için yapacaklarının genel anlamda bir sınırı bulunmamaktadır. Bu konsepte ulaşmayı hedefleyen insanlar amaçları doğrultusunda ahlaki normlarca kabul görülmeyen davranışları gerçekleştirebilirler. Bu da pek çok kişi tarafından kabul görülmeyecek bir durumdur.

Genel anlamıyla konunun bütününe baktığımıza zaman Üstinsan konsepti insana çağ atlatacak olan bir konsept. Ama işin karanlık yönüne bakacak olursak ideallerine ulaşmak tüm hayat gayesi olan insanlar önlerine çıkan güzellikleri kaçırabilirler. Çünkü zihinleri sadece hedeflerine ve bir nevi de olsa sürekli bir muhalefet duygusuna yöneliktir. Hedeflere ulaşmak veya herhangi bir şeyi başarabilmek her ne kadar insanın egosunu tatmin edip özgüvenini arttırsa da bu yolda sebep olduğu diğer yıkıcı etmenleri de göz ardı etmemelidir. Bu yıkıcılık bu yolda giden insana sonrasında ağır pişmanlıklar olarak dönebilir. Bu yolda ilerleyen insan sürekli muhalif ve başkaldırıcı bir karaktere sahip olduğundan bu süreçte ciddi eleştirilere maruz kalacaktır. Bu eleştiriler neticesinde ne kadar dirayetli olsa da amacına ulaşmadan pes ederse psikolojik olarak yıkımlara maruz kalabilir. Böyle bir durum yaşanırsa sürecin başından beri diğer insanlara yaşattığı zorluklar ve eziyetlere kendisi maruz kalacak.

Kişisel düşünceme bakılırsa (v2) Üstinsan konsepti diğer herhangi bir şeye zarar vermeden (bilinçli veya bilinçsizce) başarılabilir, nadir de olsa. Ama bu yol gerçekten gerçek Üstinsan konseptinden çok daha zahmetli ve yorucudur. Bu yola her Üstinsan ideallerine sahip olan kişi başvuramaz. Sadece sabırlı olmayı bir hayat felsefesi haline getirenler bu yolda başarılı olabilirler.

Gerçekten amaçlarına her zaman sıkı sıkı olan her insan Üstinsan olmaya adaydır fakat çoğu kişi bir noktada pes eder. Fakat üstinsan tanımlamasında böyle bir durum söz konusu değildir.

Alman filozofa göre insana hayatta tutan şey ‘’güç arzusu’’ olmuştur. Yine bu kavram sadece insanlarla da sınırlı değildir. Tüm canlıların temel içgüdüleri bu yöndedir. Bunun örneklerini merak ediyorsanız doğayı dikkatli bir şekilde inceleyiniz.

Fakat çevremize baktığımızda bazı insanların bu güç arzusunu bastırdığını görebiliriz. Nietszche özellikle dindar insanların dünyevi arzuları bastırmasına, bunun sonucunda güç arzusundan kendilerini uzaklaştırmasına dikkat çeker. Ve bir tarafta güç arzusunu tatmin eden insanların olması diğer tarafta da güç arzusunu bastıran insanların olması iki farklı ahlak algısını ortaya çıkarır.

Nietszche bunları “Efendi ve Köle Ahlakı” olarak tanımlar.

Efendi ahlakını Üstinsan konseptine benzetebiliriz. Bu ahlaka sahip olan kişi güç ve itibar kavramlarına önem verir. Cesaretinden motivasyon alır ve yer yer acımasız olmaktan çekinmez. (v3) Efendi ahlakına sahip olan kişiler durumlar göz önüne alındığında hedeflerine en azimli şekilde ulaşma potansiyeline sahip olan kişilerdir.                                                                     

Köle ahlakındaki bir kişi ise genellikle motivasyonunu inandığı dinden alır. Dinin kendisine çizdiği sınırları aşmaz ve bunları aşmayı düşündüğü zamanda ise inandığı dinde geçen günah ve cehennem gibi kavramlardan çekinir.

Efendi ve köle ahlakı arasındaki ayrım onların iyi ve kötüye olan bakış açısını da değiştirir. Mesela köle ahlakına sahip olan biri için bir kişi ona yanlış yapıyorsa o kişiden öç almak yerine onu affetmek ve merhamet göstermek gerekir. Oysa efendi ahlakına sahip olan biri, köle ahlakındaki birinin bu davranışını zayıflık ve korkaklık olarak niteler. Köle ahlakına sahip birinin öç alacak kapasitesi bulunmadığı için bu eksikliğini ‘’merhamet’’ kılıfıyla örter.

Nietszche bu durumu şu şekilde açıklıyor:

“Antik medeniyetlerde yalnızca efendi ahlakin varlığı söz konusudur. Bu devirde iyi dediğimiz kavramlar ‘’güç, refah, zenginlik’’ gibi özelliklerden oluşur. İnsanlar bu kazanımlara ulaşmaya çalışır. Kötü dediğimiz kavramlar ise ‘’zayıflık, acizlik ve fakirlik’’ gibi durumlardır. Ve insan bundan uzaklaşmaya çalışır. Fakat bir yerden sonra kötü denilen kavramlara yani ‘’zayıflık, acizlik, fakirlik’’ gibi durumlara giren insanların sayısı artmaya başlar. Ve bu insanlar efendi ahlakına tepki olarak kendi ahlak sistemlerini, Nietszche’nin tabiriyle ‘’köle ahlakını’’ tasarlarlar.

Bu ahlak sisteminde zayıflığın yerini iyilik, fakirliğin yerini alçakgönüllülük ve acizliğin yerini merhamet alır. Kısacası efendi ahlakın kötü dediği kavramlara sanki bunlar aslında iyi kavramlarmış gibi bir kılıf giydirilmiştir.

Ahlak sisteminizi düşündüğünüzde siz hangi taraftasınız?

KAYNAKLAR:

YouTube/Portal

Wikipedia

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Direnç ve Mecburiyetler: İçsel Mücadelenin Gölgesinde

Dokuma Vicdan - ŞİİR

BİLİNMEYEN CENNET: TURNALI