DÜNYANIN EN İĞRENÇ JÜRİSİ: elalem

Elalem her zaman bir şeyler der. O konu da fikri olmasa dahi sürekli o konunun uzmanıymış gibi yorumlarda bulunur. Yorumda bulundukları kişinin bu tutumdan nasıl etkileneceklerini de hiç umursamazlar. Özellikle bizim toplumumuzda sıkça görülen bir şeydir.

İnsanlar üzerlerine vazife olmayan ve onları zerre kadar ilgilendirmeyen konularda sürekli bir kötü yorum ve insanı aşağılayan çıkarımlarda bulunurlar. Bu insanların tamamına yakını zeka düzeyleri taban seviyede insanlardır. Ve bunun farkında olmadıkları için her zaman kendilerini haklı zannederler. Durum böyle olunca da bunlara laf anlatmak hiç de kolay olmayacaktır.

İnsanların bu şekilde davranmalarının esas sebebi eğitim düzeylerinin düşük olmasıdır. Sağlıklı düşünen ve kendisini yetiştirmiş bir insan zaten bu tarz davranışlardan kaçınacaktır. Onlar kendi yapamadıklarını diğer insanların yapmasını da istemezler çünkü başarı ve güzellikten mahrum kalmışlardır ve çevredekilerin de aynı durumu yaşamasını isterler aşağılık bir şekilde.


Bu durumların yoğun yaşandığı durumların bir kısmı komşuluk ilişkilerinden geçmektedir. Özellikle kız çocuğu olan ailelere komşu olarak isimlendirilen ve sözde onların iyiliğini düşündüklerini ifade eden gerek komşu müsveddeleri sürekli olarak komşularının ve çocuklarının yaşam tarzlarına müdahale edecek hakkı kendilerinde görmektedirler. Böyle durumlarda eğer ailenin de elalem kaygısı varsa çocuklarını savunmaktan ziyade çocuklarını söylenenler doğrultusunda suçlayacak ve kendisini savunamayacaktır. Bu tam olarak kölelikten başka bir şey değildir. Kendi yaşam tarzlarını belirleyemediğini zanneden ebeveynler çocuklarını da dışarıdan gelen sesler doğrultusunda baskılayacak tır. Kızlarına savunma hakkı bile vermeyecektir çoğu çünkü dışarıdan gelen sesler kızının sesini çoktan bastırmıştır bile. Ne yazıktır ki böyle bir ailede olmak ıstırabın en acılarından biridir. Çünkü o ebeveynler kızları için hiçbir savunma veya onları ilgilendirmediğini dışarıya belirten sözcük kullanamazlar. Bunun sebebi de kızlarını bir birey olarak görememeleridir. Onlara duydukları saygının yansımasıdır aslında bu durumlar. Yapılması gereken şey ise “benim kızım nerede, nasıl giyineceğini, kiminle olacağını bilir. Bu sizi ilgilendirmez” diyebilmektir. Ama bu tarz ebeveynlerin bu cümleyi kurmaya yeterli olgunlukları ve cesaretleri yoktur. Durum böyle olunca da hep elalemin yaşam tarzlarına göre çocuklarını yetiştirirler. Ve bunun yanlış olduğunu asla düşünmezler, düşünmek dahi istemezler çünkü öyle bir vizyonları yoktur.

Erkekler için de durumlar aslında pek de farklı değildir. Sürekli olarak dışarıdan alınan direktifler tarafından baskıya maruz kalan erkek çocukları kendi fikirleriyle hareket etmek için her adım attıklarında sürekli olarak elalem baskısıyla karşılaşırlar. Bu duruma birebir karşı karşıya kalmasalar bile aileleri tarafından bu işkenceye maruz kalırlar. Kendilerini açıklamak istediklerinde ise sürekli olarak kıyaslamalar a maruz kalırlar. Durum böyle olunca da umutları kırılır ve iradesi düşük olanlar yapacakları işlerden vazgeçerler.

Türk aile yapısında vazgeçilemez bir durum haline gelen bu durumların tek çaresi eğitimdir. Elalem gerçekten “herşeyi” bilemez. Emin olun ki bilemez. Tamamına yakını kendi deneyimlerinin herkesin başına gelebileceğini düşünerek bilgiçlik taslamaya başlarlar. Kendi çocuğunuz için konuşuyorum, lütfen denemelerine izin verin. Onları bir birey olarak görün ve hayatlarını kendilerinin yönlendirmelerine izin verin. Eğer izin vermeyip dışarıdan gelen seslere göre hareket ederseniz daha çok ateşi söndüreceksiniz. O sönen ateşler kendi hayatlarında hep yarım kalacak. Sonrasında ise tek düze bir toplum haline gelecekler. Çocuklarınızın yakınları tarafından(komşu, akraba) yönlendirilmeye, onaylanmaya ve takdir görmeye ihtiyaçları yok. Buna sizin de ihtiyacınız yok. Bir takım şeyler yanlış gitse bile en azından bunu kendisi deneyimlesin, elalemin tecrübe ve görüşleriyle mücadele etmesinden iyidir bu durum. Sonuçta en kıymetli hazinelerden birisi de tecrübedir.

Şimdi durumu özetlemek için Nasrettin Hoca’dan bir alıntı yapalım.

Nasrettin Hoca bir gün köyden şehre gitmektedir. Eşeğe oğlunu bindirmiş kendisi eşeğin yularını tutmuş yürüyordur. Biraz daha gittikten sonra yolda iki kişi onlara bakıp gülmüş. ”Baksana genç delikanlı eşeğe binmiş, yaşlı adam yürüyor. Olacak iş mi bu?” demişler. Bunun üzerine Nasrettin Hoca oğlunu eşekten indirip kendisi binmiş. Biraz daha gittikten sonra karşılarına çıkan birisi “Yuh olsun be! Bacak kadar oğlan yürüyor, kazık kadar adam eşeğe binmiş. Sakalından utan be!” der. Bunun üzerine Nasrettin Hoca eşekten inip yoluna devam etmiştir. Biraz daha yürüdükten sonra yine köylünün biri  “Bunlarda akıl var mı? Madem binmeyecekler eşeği neden yanlarına almışlar? Koca iki adam yürüyor eşek boşta, anlamadım gitti!” der. Bunun üzerine Nasrettin Hoca oğlu ile birlikte eşeğe biner. Az bir zaman geçtikten sonra köy kahvehanesinden bir ses yükselir. “Şu zalimlere bakın, zavallı hayvana iki kişi biner mi? der köylünün biri. Bunun üzerine Nasrettin Hoca la havle çekip oğluna şu sözleri söyler; “oğlum gördüğün gibi insanların ağzı torba değil ki bağlayasın. Herkes istediğini söylesin, biz istediğimizi yapalım.” der ve yoluna devam eder.

Daha profesyonel bir yaklaşım için aşağıdaki videoyu izleyiniz!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Direnç ve Mecburiyetler: İçsel Mücadelenin Gölgesinde

Dokuma Vicdan - ŞİİR

BİLİNMEYEN CENNET: TURNALI