NEREYE BÖYLE ?

Şehirler yükseliyor, artık ağaçlara tepeden bakıyoruz. Gölgesi yetmiyor, mevsimi olmasa dahi meyvesini arıyoruz. Kararmış, bitmiş, tükenmiş hayatların gölgeleri popülizmde gün yüzüne çıkmıyor. İşte insan budur göstermek istemez saklar sır gibi ama kendinden kaçamaz.

Ararsın durursun, şuradan sonra rahatım dediğin mücadele tohumlarını. Ama anlarsın ki yolun sonu yok. Varsa da ölümdür ki ondan da korkarsın basitçe vazgeçmeyi yediremediğinden.

Ötesinden kıyısından yalnızlıkla yüzleşirsin. Etrafındaki onlarcasına rağmen. Aslında onlar da olmak istediğinden değil meçhul mecburiyetlerden oradalar. Gözlerinden anlarsın. Anlayıp da beklersin içine işlesinler diye. Bunlar boşa, bunların hepsi nafile. Sahteliklerini göremeyecek kadar kör olmaktan vazgeçtiğinde kalbinde hissedeceksin bunu. Yalnızlığın ne olduğunu ilk defa orada anlayacaksın. Kendine dost edindiğin şarkılar da terk edecek bir gün seni. Gözbebeklerin büyüyecek o farkındalıkta.

Sahillerde ışıkları net göremeyecek kadar, hislerin gözlerinden çıkacak. O sıcak damlayla görüşün en dibe inecek. Belki de önünü bile göremeyeceksin. Etrafında simit satan adamlar, bir bardak sıcak çayın hayatını unutturup dinlendirdiğini düşünen insanlar var.

Şehir güzelliklerle doludur belki ama sen o güzelliklerin farkında olacak kadar aklı başında mısın eskisi kadar? Ah bu kafamın içindekilerin benimle sorunu ne dersin, sonra defterine yanıtlayamadığın sorular için bir çizik daha atarsın…

Söyle, nasıl duracak bu kafanın içindeki çarklar?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Direnç ve Mecburiyetler: İçsel Mücadelenin Gölgesinde

Dokuma Vicdan - ŞİİR

BİLİNMEYEN CENNET: TURNALI